Thursday, April 26, 2012

Ve sonunda arka bahçemizi Permablitz'ledik

Yazıyı yazmak için geciktim biraz, ama ne yapayım, bu ay yeni işle beraber sıkı bir seyahat temposuna girdim. Planlarıma göre, iş çok bastırmadan arka bahçeyi "permablitzci" arkadaşlarla son haline getirmek vardı. Veee geçenlerde Pazar günü giriştik bahçeye, öyle de güzel giriştik ki.

Önce yemek.. Didem ve Deniz sağ olsun, bol bol resim çektiler.

Saat 10:00 da insanlar gelemeye başladı. Ekip sanırım 20 kişi vardı. Önce bir kahvaltı, sonrasında planlar ve gruplara ayrılıp işleri yapmaya koyulduk.

İlk ekip hügel kültür alanı için çalıştı. Burada oldukça fazla iş gücü kullanıldı. Önce toprak 15 -20 cm derinliğinde kazılarak, bahçedeki odun ve dal parçaları oluşan çukura gömüldü. Üstüne 3-4 aydır apartmandan artırdığımız soğuk kompost eklendi. Daha üstüne, dallar, üstüne toprak sarmaşık ve yeşillikler,onun üzerine gene toprak..



Bir Hügel kültür çalışması. Bol odun, yeşillik, üstüne toprak.



İkinci grup sebze yatağı oluşturdu ardından apartmanın ön bahçesinden budanan şimşirleri keserek yapraklarını sebze yatağına ekledi(malçlama).




3.ekip de ot spiral'i ve çalı çit ile uğraştı:-)

Çoçuklar: Tüm gün neşeyle çalıştılar:-)




Günün en matrak olayı ise tüm bahçeyi bitirdikten sonra, komşularımızdan bir tanesinin hügel kültür alanını mezara benzetmesiydi. Adamcağızın meğerse korkusu varmış, tümseklere karşı. Nereden bilebilirdik ki;-) Daha sonra tasarımı değiştirerek bu meseleyi hallettik.




İşte fotoğrafı çeken Deniz dışında tüm ekip.
Bakalım fideler yavaş yavaş, boy atmaya başladılar....Heyecanla bekliyoruz.:-)

Thursday, April 5, 2012

İstanbul seni hapsetmiş

Geçen gün arkadaşımla konuşurken enteresan bir adamdan konuşmaya başladık. Adam Fransız, Lafarge'ın eski Genel Müdürlerinden biri, bir süre Çanakkale taraflarında zeytinyağı işi yapmış, şimdi ise İstanbul'da isteyene arkatipik tarot bakıyor:-). Ben böyle konulara açık bir insan olarak tabi ki atladım ve Füsunu da çekiştirerek adamın kapısına dayandım. Tarot derken fal bakıyor falan sanmayın. Bütün olay sizin bu dünyadaki olası amaçlarınız ve şu anda yaptıklarınız arasında ne kadar uygunluk var, onu sunmak. Bir bakıma "bizim korkularımızdan,ön yargılarımızdan, egomuzdan arınmış hayatımızı nasıl olabileceğini anlatıyor. Aslında güzel açıklaması sayfalarında var. Bakınız:-)
http://greenmanscreations.com/2010/11/17/archetypal-tarots-of-awakening/

Ben adamda güzel bir enerji hissettim. Neyse, inanırsınız, inanmazsınız:-), ayrı konu. Benim gelmeye çalıştığım mesele, adam özet olarak ikimize de "İstanbul yerine daha küçük bir yere taşının, ufak bir iş kurun, büyük değil." dediğinde son derece rahatsız olmamız. Ben "ya çocuk?, ya eğitim?" dedim. Nicolas "bu konuda ön yargıların olabilir mi?" dedi. "Yani nereden biliyorsun, gittiğin yerde daha iyi bir öğretmene rastlamayacağını? Hem uzaktan eğitim vs.. var."

Biz aslında çok önceden pek çok insan gibi şu Istanbul'daki durumumuzu sorgulamaya başlamıştık. Hep deli bir koşuşturma,hep zamansızlık,hep bir stres, sinir hali. Genede şehirden vazgeçememe.
Bizim İstanbul'daki durumumuz o meşhur maymun tuzağına benziyor:-)

"Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır.
Bir hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır.
Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz.
Maymun tatlının kokusunu alır ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken
elini dışarı çıkartması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkamaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında maymunu tutsak eden birşey yoktur. Onu sadece kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir."


Aslında İstanbul'un öyle bir enerjisi varki, gerçekten büyüsüne kapılmamak zor. Öte yandan şehir sanırım kendi krizine girdi girecek.
Geçen gün şirketteki arkadaşlardan biri, şirkete ulaşım için kullandığı Metrobüs'den bunalmış, son derece şairane bir mail yazmış ve bir de altına "Ekümenopolis-City without Limits" filminin fragmanını iliştirivermiş.
Ben de "sürdürülebilir yaşam film festivalinde" seyretmiştim. Hatırlamak güzel oldu. Seyretmeyenler için filmin fragmanını ekliyorum.  
Kim bilir belki Nicolas haklıdır. Belki de İstanbul'un güzelliklerini yaşayıp tüm bu karmaşadan uzak olma yolunu buluruz. Göreceğiz:-)