Daha önceki yazılarımın birinde Charles Eisenstein'ın "Kutsal ekonomi" adlı kitabından bahsetmiştim. Oldukça yoğun bir üç ay geçirdiğimden bir türlü yazı yazma fırsatı bulamadım.
Kitabı yeni bitirdim ve biraz daha bahsedeyim istiyorum.Bu arada İngilizce'den Türkçeye çeviren Sinem Gül'e ve Okyanus Kitabevi'ne teşekkür etmek lazım.
Kitabı okumak için bence kendinize kaliteli zaman ayırmanız gerekiyor çünkü fikirler kuvvetli ve hazmetmek için zamana ihtiyacınız var. En azından benim için böyle oldu:-)
Kitap ekonomik sistemle ilgili devrim önermiyor zaten geçmek zorunda olduğumuzu ve aslında bu geçişin kendiliğinden yavaş yavaş başladığını müjdeliyor.
Kitapta yazarın notunda ilk paragraf beni bu fikirleri paylaşmak için cesaretlendirdi doğrusu :
"Para alanına armağan ilkelerini getirme yönündeki içeriğine uygun olarak bu kitabı sizlere armağan ruhuyla sunuyorum. İlkeleri eylemle uyuşturmak amacıyla yayıncıyla ben,ticari olmayan her amaç için bu kitabı özgürce paylaşabilmenize olanak tanıyan bir Creative commons(Yaratıcılık Ortak değeri) telif hakkını seçtik.Yani satmamak ya da reklam için kullanmamak şartıyla bu kitabın malzemelerini fotokopiyle çoğaltabilir, internet günlüğünüze alabilirsiniz"
Hoşuma giden bir kaç cümleyi kitaptan aynen çektim aldım. Biraz yazarla yalnız bırakıyorum şimdi sizi...
"Başlangıçta Armağan vardı.
Çaresiz bebekler, verecek çok az kaynağı olan,ihtiyaç içindeki yaratıklar olarak doğarız; yine de, bunları hak edecek hiç bir şey yapmadan, karşılığında hiç bir şey sunmadan beslenir,korunur,giydirilir,kucağa alınır ve yatıştırılır. Çocukluk çağından geçmiş herkesin yaşadığı bu deneyim, en derin spirituel sezgilerimizden bazılarının esin kaynağıdır. Yaşamlarımız bize verilir;dolayısıyla, en baştaki durumumuz minnettir. Varlığımızın gerçeği budur."
"Berraklık anlarında,belki ölüme çok yaklaştıktan ya da sevdiğimiz birine ölüm sürecinde eşlik ettikten sonra,yaşamın kendisinin bir armağan olduğunu biliriz. Hayatta olmaktan dolayı ezici bir minnet duyarız.Yaşamla birlikte gelen, hak edilmemiş ve özgürce ulaşılabilecek zenginliklere hayretle yürürüz: nefes almanın zevki,renk ve seslerin verdiği sevinç,susuzluğu dindirmek için su su içmenin hazzı,sevdiğimizin yüzünün tatlılığı.Bu huşu ve minnet karışımı,kutsalın varlığına kesin bir işarettir."
"Başlangıçta armağan vardı: dünyanın arketip başlangıcında, yaşamlarımızın başlangıcında ve insan türünün bebeklik çağında.Bu nedenle minnet bizim için öylesine doğal,öylesine ilksel, öylesine esastır ki,tanımlanması bile çok zordur. Bir armağan almış olma duygusu ve karşılığında bir şey verme arzusudur belki..Dolayısıyla, bu ilksel minnetle bağlantı içindeki ilkel insanların toplumsal ve ekonomik ilişkilerinde onu eyleme geçirmelerini bekleyebiliriz. Gerçekten de geçirdiler. Paranın tarihçesine ilişkin anlatıların çoğu ilkel takasla başlar..en önemli değiş tokuş biçimi armağandır."
"...Eski topluluklarda armağan vermeyi düzenleyen incelikli adetler vardı;geçmişle bağını tümden yitirmemiş toplumlarda günümüzde de varlığını sürdüren adetler bunlar..."
"Armağanlar karşılıklı olabilse de,genellikle daireler içerisinde akarlar. Ben size veririm,siz başkasına verirsiniz..ve sonunda biri bana geri verir..."
Kıtlık yanılsaması
"Tüm kötülüklerin anasının para, ya da en azından para aşkı olduğu söylenir. Ama neden öyle olsun? Ne de olsa paranın amacı en basit haliyle,değiş tokuşu kolaylaştırmaktan ibarettir-diğer bir deyişle,insan armağanlarını insan gereksinimleriyle buluşturmaktan.Hangi güç,hangi canavarca sapkınlık parayı bunun tam tersine,yani kıtlık aracına çevirmiştir? Çünkü gerçekten de temelde bolluk dünyasında,inanılmaz miktarda yiyecek,enerji ve malzemenin israf edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Dünyanın yarısı açlık çekerken diğer yarısı,ilk yarıyı beslemeye yetecek kadarını israf ediyor...."
".....(kolayca vazgeçmek bolluk tutumunu yansıtır.)Sistemsel düzeyde,ileride göreceğimiz gibi,paranın yaratılma ve dolaşım biçiminin doğrudan sonucu olarak, kıtlık paraya işlemiştir. .........Kıtlığa öylesine baktık ki,gerçeğin doğasının bu olduğunu sanıyoruz.Oysa aslında bir bolluk dünyasında yaşamaktayız.Bizim deneyimlediğimiz sürekli kıtlık bir kurgudur:para sistemimizin,siyasetimizin ve algılarımızın bir kurgusudur."
"Günümüzdeki para sistemi, yüzyıllardır uygarlığımıza hükmetmiş kıtlık zihniyetinin tezahürüdür. Bu zihniyet değiştiğinde para sistemi de yeni bir bilinci içerecek biçimde değişecektir. Şu andaki para sistemimizde azınlıkta kalan bir kesimden fazlasının bolluk içinde yaşaması matematiksel açıdan olanaksızdır,çünkü para yaratma süreci sistemsel bir kıtlığı sürdürür. Birinin refahı ötekinin yoksulluğudur. "
Uygarlık Krizi
"Günümüzde karşı karşıya olduğumuz mali kriz,paraya dönüştürecek neredeyse hiçbir toplumsal kültürel,doğal ve sermaye kalmaması gerçeğinden kaynaklanıyor. Yüzyıllarca süren neredeyse kesintisiz para yaratımı bizi öylesine yoksullaştırdı ki,satacak hiç bir şeyimiz kalmadı. Ormanlarımız toparlanamayacak kadar tahrip oldu,toprağımız tükendi ve denize akıp gitti, dalyanlarımız da balık kalmadı ve yerkürenin atıklarımızı geri dönüştürecek kendini yenileme kapasitesi sınıra ulaştı. Şarkılarla öyküleri,imgelerle ikonları içeren kültür hazinemiz yağmalandı,telif hakları alındı. Aklınıza gelebilecek her akıllıca söz zaten markaya dönüşmüş bir slogan.İnsan ilişkilerimiz ve becerilerimiz bizden alınıp sonra geri satıldı.."
"Şu anda bildiğimiz haliyle kapitalizmin sürmesi,temelde sınırsız yeni toplumsal,doğal,kültürel ve ruhsal sermaye alanlarını paraya dönüştürmesi gereken sınırsız yeni endüstri yaratımına dayanıyor. Ama sorun bu kaynakların sınırlı olması ve tükenmeye ne kadar yüz tutarlarsa erişilebilme de o kadar güç hale geliyor. Dolayısıyla mali krizle eş zamanlı olarak ekolojik kriz ve sağlık krizi de yaşıyoruz. Bunlar birbirleriyle yakından bağlantılı."
"Sonsuz kazanç ideolojisi bizi öyle çaresiz bir yoksulluğa düşürdü ki,neredeyse nefessiz kaldık. Günümüzde çöken şey bu ideoloji ve onun üzerine kurulu uygarlıktır. Çöküşe direnmek ya da çöküşü ertelemek yalnızca durumu daha da kötüleştirecek. Ekonomiyi büyütmenin yeni yollarını bulmak yalnızca servetimizden geriye kalanları tüketecek. İnsan varoluşundaki devrime direnmekten vazgeçelim...Ayrılma zihniyeti budur,direnmek,ölmekte olan geçmişe dayanmaktır bu.Bunun yerine bakış açımızı birliğe yöneltelim ve neler vereceğimizi düşünelim. Daha güzel bir dünyaya her birimiz hangi katkılarda bulunabiliriz? Tek sorumluluğumuz ve güvencemiz budur."
"Çökmekte olan bir ekonomide gerçekleşen bilinçsiz parasal yıkım yerine bilinçli,amaçlı bir parasal yıkıma girişebiliriz. Hala yatırım yapacak paranız varsa bu parayı açıkça topluluk kurmayı,doğayı ve kültürel ortak serveti korumayı amaçlayan işletmelere yatırın. Yatırımınız dan sıfır yada eksi mali getiri bekleyin-istemeden dünyanın daha da fazla kısmını paraya dönüştürmediğiniz yönünde iyi bir işarettir bu."
"Pratik açıdan bakarsak kutsal ekonomi vizyonu, ekonomistlerin "dışsal" olarak niteledikleri şeyin ortadan kaldırılmasını gerektirir. Dış maliyetler,başka birinin ödediği üretim maliyetleridir. Örneğin, Kaliforniya'nın Central Vadisi'nden gelen sebzelerin Pennsylvania'da yerel ürünlerden daha ucuz olmasının nedeni,tam maliyetleri yansıtmamalarıdır...Üreticiler tarım ilaçlarının zehrinin,toprağın tuzlanmasının ve çiftçilik yöntemlerinin etkilerinin şu andaki ve gelecekteki maliyetlerini ödeme yükümlülüğü altında olmadıklarından,bu maliyetler marulun fiyatına yansımaz."
"Dış maliyetlerin ortadan kaldırılması çağların iş planını çökertir: "Gelir bana kalır,maliyetleri başkası öder." Ben tarlama azot gübre atarım,nehrin aşağısındaki yosunlaşma maliyetini karides çiftliği öder."
"Gelir bana kalır,maliyetleri başkası öder" düşüncesi,sizin iyiliğinizin benimkiyle temelde ilişkisiz olduğu ayrı benlik zihniyetini yansıtır. Sizin başınıza gelenlerden bana ne?"
........Kitabın II.Kısmından itibaren kutsal ekonomi için çözümleri oldukça detaylandırılmış. Özet ve Yol Haritasında ise tüm mihenk taşlarını bir kez daha etkili bir şekilde ele almış. Sadece burayı okusanız çözüm ile ilgili oldukça fikir sahibi olabilirsiniz.
Özet ve Yol Haritası
1- Eksi Faizli Para Birimi: Rezervlere eksi faiz uygulanması ve zamanla değer kaybeden bir fiziksel para birimi, faizin etkilerini tersine çevirir. Büyüme olmadan refaha ulaşılmasına izin verir,eşit servet dağılımını sistemsel düzeyde teşvik eder ve gelecekteki nakit akışlarının iskontosuna son vererek,kısa vadeli getiriler için geliceğimizi ipotek altına alma baskısından bizi kurtarır.
2- Ekonomik Kiraların kaldırılması ve Ortak değerlerin tükenmesinin telafisi: İnsanların hiçbir şey üretmeden ya da topluma katkıda bulunmadan yanlızca bir şeye sahip olmalarından ötürü kar etmelerine izin verildiğinde servet kutuplaşması kaçınılmazdır...Ortak değerlerden gelen herşey ücret ya da vergiye tabi olmalı.Entelektüel mülkiyetin telif hakkı ve patent süreleri kısaltılıp bunlar ortak değerlere iade edilebilir ve böylece,bu tür fikirlerin kaynaklandığı kültürel matris de tanınmış olur.
3-Toplumsal ve Çevresel Maliyetlerin İçselleştirilmesi: Günümüzde kirlilik ve başka biçimlerdeki çevre bozulması,kirletenlerin değil genellikle toplumun ve gelecek kuşakların üstlendiği maliyetler yaratmaktadır.Bu açıkça adeletsizlik olmasının ötesinde,kirliliğin ve çevre bozulmasının sürmesini teşvik etmektedir.Her tipte kirletici ve her doğal kaynak için gezegenin ve biyo-bölgelerinin ne kadar salımı ya da tüketimi kaldırabileceğini belirlemeliyiz. Ardından bu kirleticileri salma ya da bu kaynakları kullanma hakkı çeşitli biçimlerde tahsis edilebilir.
4-Ekonomik ve Parasal Yerelleşme: Tüm dünyada topluluk dağıldıkça insanlar,bağımlı olduğumuz kişileri şahsen tanıdığımız yerel ekonomilere dönme özlemi çekiyor.
5-Sosyal Kar payı: Binlerce yıllık teknolojik ilerleme yaşamın nicelikselleştirebilir gereksinimlerinin üretimini aşırı derecede kolaylaştırdı. Atalarımızın armağanı olan bu ilerlemeler tüm insanlığın ortak mülkü olmalı. Yeryüzünün hiçbir insan tarafından yaratılmamış olan doğal zenginliği için de aynı şey geçerli.Ekonomik kira tazminatının,kirlilik vergilerinin ve benzerlerinin gelirlerinin sosyal kar payı olarak tüm vatandaşlar ödenmesi çok daha adil.
6-Ekonomik büyümeme: Yüzlerce yıl boyunca iplik eğirme makinasından bilgisayara dek işgücü tasarufu sağlayan araçlar icat ettikten sonra,her fırsatta daha az çalışmaktansa daha çok tüketmeyi yeğledik.Risksiz artı faizin itici gücü olmadığında sermaye akışını teşvik etmek için ekonomik büyümeye artık gerek kalmayacak ve büyümeme ekonomisi mümkün olacak.
7-Armağan kültürü ve P2P ekonomisi: Para alanın genişlemesi öteki türlerde ekonomik dolaşımın,özellikle de armağan dolaşımının pahasına yaşandı. Her ekonomik ilişki ücretli bir hizmete dönüştüğünde tanıdığımız herkesten bağımsızlaşır ve para yoluyla adını bilmediğimiz,uzaklardaki hizmet sunuculara bağımlı oluruz...Neyseki para alanı şimdiden küçülmeye başlıyor.İnternet önemli açılardan bir armağan ekonomisi ve bir zamanlar üretilmesi çok pahalı olan bilginin dağıtılmasını kolaylaştırdı.
İşte kitap özeti verdim size çaktırmadan:-) Bu konuda fanatikliğimi mazur görürsünüz umarım.
Bu arada Türkiye'de facebook sayfasında network oluşturup fikirlerini bizzat yaşatan arkadaşlar var:
https://www.facebook.com/groups/kutsalekonomi/