Friday, February 24, 2012

Sevgilim


Akışına bıraktın mı bazı şeyler birbirini güzel buluyor. Sevgi üstüne yazmaya devam edecektim bu bloğumda.
Az önce karımın bloğunu okudum ardından kafamda geçen ay sevgi üstüne okuduğum Scott Peck'in kitabındaki sevgi tanımı dürttü beni:

"Sevgiyi sadece duygu olarak tanımlayarak hata ediyoruz, sevgi bir eylemdir, esasında eylem olmadan sevgiden bahsedemezsin, o yüzden sevgi için çalışman gerekiyor" 

Karımın yarın doğum günü. Karımın benim için ne olduğunu kelimelere dökecek bir yazı yazmayı umuyorum başlarken.
İlk tanıştığımızda ikimiz de aynı şirkette farklı departmanlardaydık. Her gördüğümde güzel gözlerinin içine bakıyor sonra da içimin kıpır kıpır ettiğini hissediyordum. Ne zaman arkadaşlarımla buluşsam kafayı bulduğumda ondan bahseder olmuştum. Kendimce ilk hareketi zaten çöp çatanımız olmak için planlar yapan bir arkadaşımıza sorarak yaptım. Sonrasında birbirimizin aklını ve kalbini çeldik,aşık olduk. Gezdik ve eğlendik ve evlendik.

O dönem Füsunumun bir "Amelie" olduğunu yeni anlamaya başlamıştım. Bıraksan masalsı bir dünyada yaşayacak karım. Nitekim evlenirken seçtiğimiz müziklerden biri Amelie'nin film müziklerinden biriydi:-)


Ne yalan söyleyeyim ben de bazen Amelie'nin ruh ikizi olan sevgilisi gibi hissetmiyor değilim. Defnemiz hayatımızı daha da masalsı yaptı:-)

Ben gene de bazen çok ciddi, sıkıcı bir adam olabiliyorum ve hayatın rutinine daha kolay kapılabiliyorum. Evliliğimizde zamanla aldığımız roller içinde kendimiz olma mücadelemizi verirken fark ettik ki hayatı yorumlayış şeklimiz ne kadar da farklıymış. Ben "önce iş sonra eğlence veya önce başar sonra hakket" ekollerinin savunucusuyken karım "Nerede ne var işimi nasıl ayarlarım da bunlara yaşarım" ekolünün savunucusuymuş.

 Bir ara bu durum beni oldukça rahatsız ediyordu. Ama yavaş yavaş dank etmeye başladı (bu işlerde biraz yavaşımdır:-)) benim için meğer karım başka dünyalara açılan sihirli bir kapıymış. Benim pusulam, benim dengeleyici ilacımmış.
Yanı başımda böyle değerli bir hazine var da ben kafayı kaldırmıyormuşum:

Her Pazar akşamı gazeteleri alıp yanındaki makasla pazar eklerini kırpıp kırpıp durmaya bayılır. Önceleri ne yapar bu kadın diye anlam veremezdim.:-) Şimdi onun için bunun çok önemli bir "tören" olduğunu biliyorum. O kırpılan her şey ona ilham veren hayata dair yapılacaklar listesidir. Biz o listeden ne yeni filmler, albümler,  restaurantlar, ülkeler öğrenmedik ki. Bu tören hayatımızı ne kadar renklendiriyor bilemezsiniz.




Evet, sevgili karımın sonrasında bunları uygulamaya girerken ünlü SAS methodu da müthiş efsanedir. Bazen söylensemde sonrasında, "yaa iyi ki yaptık bunu" diye düşünüyorum.Ben bu kadar programı aynı günde yapma enerjisi bulan bir insanla yaşamaktan çok mutluyum.

Bülent Ortaçgil'in " Sen" adlı albümündeki şarkılardan biri bu durumu güzelce özetliyor "İstediğini yap çok geç olmadan". Ne güzel şarkıdır. Bizim bilge Füsun zaten bulmuş bunu çoktan:-)

Ne şanslıyım ki hayatımızda dünyayı el ele beraber keşfetmekten zevk aldığımız, birbirimizin farklılıklarından harika bir "biz" yaratacağımız heyecan yeni dolu bir döneme girdik.

İyiki doğdun iyiki varsın Sevgilim! Haydi kutlayalım bunu!

Bloğunda çok sevdiğiniz film,kitap,müzik,fotoğraf demişsin : Ben seninle, Mevlana'nın bir dizesini paylaşıyorum şimdilik:-)

" Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil,seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altını üstüne getirir diye endişe etme.Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmadığını"





3 comments:

  1. Bravo agam, ellerine saglik.
    Ama "da" lara biraz daha tikkat!
    ;)

    ReplyDelete
  2. Sağol hocam:-) "da"larda Füs'e güveniyorum.

    ReplyDelete
  3. mitcim, tam bir sene geçmiş bu yazı üzerine ve ben scott peck'in kitabını senden bağımsız bir şekilde okumuşum bu aralar:) farkındalık bu olsa gerek...bir sene sonra gelse de, geliyor işte:)
    yazını okuduğumda yine gözlerim dolu dolu oldu mitadım, iyi ki varsın:)

    ReplyDelete